İngilizce Dersler


01/26/2010 14:54:29

accomplish: Başarmak, bir şeyi başarıyla yapmak ya da başarıyla bitirmek.  achive: Bir şeyi bitirmeyi ya da belli bir amaca ulaşmayı başarmak, özellikle çok çaba harcanan şeyler.  attain: [Formal] Anlamı "achieve' ile çok yakın ama  fulfil: Bir şeyi beklendiği, söz verildiği ya da umulduğu şekilde yapmak. carry something through: Başarıyla bitirmek, üstesinden gelmek.  bring off: Zorlu bir şeyi y


01/26/2010 14:51:57

t am, bütün: whole, complete, full, entire, total. complete: Tam, tam anlamıyla bütün parçalarıyla. full: Bütün, tümü entire: Bir şeyin hepsi, tümü. total: Bütün, her şey içinde.  I spent the whole day cleaning. (Bütün günü temizlik yaparak geçirdim.) After my exercise class, my whole body ached. (Egzersiz dersimden sonra bütün vücudum ağrıdı.) The whole town was destroyed by the earthquake. (Bütü


01/26/2010 14:48:48

  That's a pretty hat you're wearing. (Şapkan güzelmiş.) He had a nice smile and an appealing personality. (Hoş bir gülümsemesi ve ilginç bir kişiliği var.) The house has a breathtakingly beautiful scenery. (Evin nefes kesecek kadar güzel bir manzarası var.) It was a boss party. (Şahane bir partiydi.) What a charming street this is! (Ne kadar da büyüleyici bir sokak!) He's got a really cute baby b


01/26/2010 14:30:18

expect: Ummak, beklemek, sanmak. aicipate: Beklemek, ummak, sezmek, tahmin etmek, düşünmek.  foresee: Öngörmek, sezmek, tahmin etmek, ummak, ileriyi görmek. count on: Beklemek, güvenmek, bel bağlamak, hesaba katmak.  bargain for/on: Beklemek, hesaba katmak, ummak (bargain: pazarlık etmek).  look forward to: Can atmak, ummak, sabırsızlanmak, beklemek. Eş Anlamlı Kelimeler - Synonyms I expect to be


01/26/2010 14:15:53

look:  observe: (formal) to watch carefully the way something happens or the way someone does something, especially in order to learn more about it = watch  gaze: to look at someone or something for a long time, giving it all your attention, often without realizing you are doing so = stare  glance: to quickly look at someone or something  scan: to look at something carefully, with the eyes or wit


01/26/2010 14:04:23

anlaşma: Deal, agreement, convention, settlement, arrangement, bargain, accord, understanding, pact, alliance , compact , concord , covenant . deal: an agreement or arrangement, especially in business or politics, that helps both sides involved make / do a deal. srike/cut a deal= make a deal close/clinch a deal= successfully complete a deal get a good deal(on something)= buy something at a good pr


01/22/2010 19:23:22

Geçmişteki alışkanlıklarımızda bahsederken "used to" kullanırız.


01/22/2010 19:20:52

So - Sıfat -That : Öyle ....... ki : Such - Sıfat - İsim -That: Öyle ......... ki: Mary is so beautiful that every man likes her. (Mary öyle güzel ki her erkek ondan hoşlanır.) I am so tired that I cannot explain now. (Öyle yorgunum ki şu an açıklayamayacağım.) You are so important for me that I want to be with you rest of my life. (Benim için öyle değerlisin ki hayatımın kalanında seninle olmak i


01/22/2010 19:16:59

Used to geçmişteki alışkanlıklarımız için kullanılır. Söylenmese de bu yapıda eskiden ifadesini hissederiz. Olumsuz cümle veya soru cümlesi yapmak için Be used to alışkanlıklarımızdan bahsetmek için kullanılır. Bu yapıyı takiben fiil kullanmak istersek fiillerimiz Get used to alışmak anlamında kullanılır. Bütün sıfatları fiil yapmamızı sağlayan get used to: alışkın yapısını da fiile çevirir bu say


01/22/2010 19:15:08

/  Öneri Cümlelerinde Günlük Konuşmada Bazen Şu Kullanımları da Vardır