İngilizce Dersler


01/27/2010 12:10:12

Simple ways - basit yollar  Daha samimi ortamlarda kullanabileceğimiz basit ve kısa yollar; Longer and often more formal ways - uzun ve daha resmi yollar Neden anlamadığını da açıklayan daha uzun ve genellikle daha resmi olan yollar; Karşımızdakini anlamadığımız durumlarda: 


01/27/2010 12:07:58

Let's imagine that you want to ask someone's opinion about the forthcoming Here are a few ways you can ask the question. The usual ways... (genel, alışıla gelmiş yollar) [daha resmi]  More casual ways... (daha günlük kullanımlar) Particular kind of opinion... (belirli, daha detaylı bir görüş sorarken) Other ways with yes/no question Do you know any other ways to ask someone's opinion? Görüş sorma


01/26/2010 19:36:55

Answering the phone - Telefona cevap verme  Introducing yourself - Kendini tanıtma Asking to speak with someone - birisini telefona isteme  Connecting someone - birini bağlama  Making special requests - özel istekte bulunma Taking a message for someone - birisi için not alma Leaving a message with someone - mesaj bırakma Confirming information - bilgi onaylama  Listening to an answering machine -


01/26/2010 19:34:59

No. dan sonra genellikle aşağıdaki ifadelerden biri gelir. I don't agree. That's not true. (direk)  I don't accept that. (formal) Aşağıdakiler bir düşünceye katılmamanın çok güçlü ifadeleri. Eğer şaka değil ise çoğu zaman kulağa çok agrasif gelir. Hang on!  Hang on a minute! although while it's true to say that - Bunu söylemek doğru olsa da ... it's fair to say that - Bu açık olsa da ... I agree t


01/26/2010 19:31:16

baggage claim check:  bavul teslim yeri  boarding pass: biniş kartı  boarding time: biniş zamanı  check in: giriş yapmak  customs: gümrük  customs officer: gümrük memuru  departure lounge: biniş bekleme salonu  departure time: kalkış zamanı  immigration counter: göçmen masası  passport: pasaport  personal effects: şahsi eşya  security check: güvenlik kontrolü  time difference: zaman/s


01/26/2010 18:12:37

karşı çıkma - contrasting: A: I think television is a great tool to reach masses. There is no way to reach such a lot of people in such a short time other than television. (A: Bence televizyon kitlelere ulaşmak için çok iyi bir araç. Bu kadar çok insana bu kadar kısa sürede ulaşmanın televizyondan başka bir yolu yok.) B: Yes, butit isn't always the truths or right things that reaches them. (B: Eve


01/26/2010 18:08:23

Tam saatler söylenirken:  What time is it?  Dakika söylenirken:   Buçuk ya da çeyrek saatleri söylerken:  It is noon: öğle vakti at noon: öğle vaktinde It's midnight: gece yarısı It's time to go: şimdi gitme vakti It's time to sleep: uyku zamanı morning: sabah  in the morning: sabahleyin evening: akşam in the evening: akşamleyin twilight /early morning / dawn: tan, seher, sabahın güneş doğmadan ö


01/26/2010 18:03:36

wanna: istemek anlamına gelen "want to' veya "want' kullanımının kısaltmasıdır. she, he, it haricindeki şahıs zamirleri ile kullanılabilir.  gonna: gelecek zaman anlamını veren "going to' kullanımının kısaltmasıdır. gotta: zorunluluk anlamını veren "have got to' veya "have got' kullanımının kısaltmasıdır.  dunno: bilmiyorum anlamını veren "I don't know.' kullanımının kısaltmasıdır. ain't: 'am, is,


01/26/2010 17:10:44

            Yeni bir bebeğin doğumunu kutlama: Hamileliği kutlama: Düğünü kutlama: Gathered all together here, we commemorate those who lost their lives in the great war. (Burada toplanmış Birinci Dünya Savaşı'ında hayatlarını kaybedenleri anıyoruz.) We gathered in remembrance of the victims. (Kurbanları anmak için toplandık.) Religious observances such as fasting can be hard to follow. (Oruç tutm