Interfere

10/18/2010 16:41:43
Interfere

to deliberately get involved in a situation where you are not wanted or needed

burnunu sokmak, karışmak, müdahale etmek

Don't interefere in their relationship, it's their decision. (İlişkilerine karışma, bu onların kararı.)
  • interfere in (bir şeye/işe karışmak)
The religious leaders shouldn't interfere in the politics. (Dini liderler siyasete karışmamalı.)
America interferes in Turkey's internal affairs. (Amerika Türkiye'nin içişlerine karışıyor.)
  • interfere with sth (bir şeyi engellemek; bir şeyle çatışmak, bir şeyin çalışmasını engellemek)
The bad weather interfered with our trip to Italy. (Kötü hava İtalya tatilimizi engelledi.)
Anxiety interferes with learning. (Endişe öğrenmeyi engelliyor.)
His shyness interferes with his relationship with girls. (Utangaçlığı kızlarla ilişkilerini engelliyor.)
Cell phones interfere with plane instruments. (Cep telefonları uçak aletlerini engelliyor.)
  • interfere with (çocuklara cinsel amaçla dokunmak, taciz etmek)
How can a teacher can interefere with a little boy? (Nasıl olur da bir öğretmen küçük bir çocuğu taciz eder?)

Examples

 
News
Court cannot interfere in referendum process, says EU legal expert. (AB yasal uzmanı yargı referandum sürecine karışamaz diyor [todayszaman.com])
Foreign presidents should not interfere with Russia's internal affairs. (Yabancı başkanlar Rusya'nın içişlerine karışmamalı. [en.rian.ru])
 
From the internet
Does herbal tea interfere with iron absorption? (Bitki çaylartı demir emilimini engelliyor mu?)
Observe But Do Not Interfere (Gözlemle ama müdahale etme [www.ridor.blogspot.com])
 
Quotaions
I have never let my schooling interfere with my education. (Okulun kendi eğitimimi engellemesine asla izin vermedim.)
Don't let what you cannot do interfere with what you can do. (Yapamayacağın şeyin yapabileceklerini engellemesine izin verme. [ John Wooden])

Comparing - Karşılaştırma

"intervene", şekil ve anlam açısından "interfere" ile benzerlik gösterdiği için karıştılabilir.

interfere, bir duruma, olaya burnunu sokmak demektir. intervene ise kaygaya, tartışmaya müdahale etmek, araya girmek demektir.

The police didn't intervene in the fight. (Polis kavgaya karışmadı. (Ayırmadı, araya girmedi.))
The minister himself intervened to ask for return of the hostages. (Bakan rehinelerin iadesini istemek için bizzat araya girdi.)

1 kişi tarafından oylandı. Ortalama: 5,00

Oyla!

0 Yorum
Yorum Yaz Soru Sor

Konu hakkındaki yorumunuz