consequential

/'kɒn.sɪ.kwənʃıl/

sıfat

sonucu olan; bağlı olan; izleyen; mantıki; kibirli; önemli
önemli, sonuca bağlı olan

Örnek Kullanımlar

	The consequential damage of the harmful chemicals to the environment is bewildering. (Zararlı kimyasalların çevreye verdiği önemli zarar kafa karıştırıcı.)
	The evaluation report summarizes a number of consequential matters that are yet to be decided. (Değerlendirme raporu henüz tartışılmamış birkaç önemli konuyu özetliyor.)
	Given a sufficient number of people and an adequate amount of time you can create insurmountable opposition even to the most inconsequential idea. (Yeterli sayıda insan ve yeterince zaman verildiğinde en önemsiz fikirde bile yenilmez bir muhalefet oluşturabilirsin.)

0 Yorum

Yorum Yaz Soru Sor Örnek Ver