This traffic sign has completely bewildered me. We can do nothing but park here. (Bu trafik işareti kafamı karıştırdı. Buraya park etmekten başka bir şey yapamayız.)
I don't understand how such simple things in this game can bewilder so many people. (Bu oyundaki bu kadar basit şeyler bu kadar çok insanın kafasını nasıl karıştırıyor anlamıyorum.)
The result of the survey bewildered everyone, it wasn't what they would've expected. (Anketin sonucu herkesi şaşırttı, onların umduğu şey hiç bu değildi.)
Some symbols, acronyms and numbers associated with daily stock market reports can bewilder even the smartest investors. (Günlük borsa raporlarıyla ilişkili bazı semboller, kısaltmalar ve sayılar en zeki yatırımcıların bile kafasını karıştırabilir.)