En çok kullanılan bağlaçlar - The most common conjunctions in English

12/30/2010 11:40:59
İngilizce Türkçe İngilizce Cümle Türkçe Anlam
after sonra After I finished the report, I went out for lunch. Raporu bitirdikten sonra, yemeğe çıktım.
although rağmen, karşın Although it was raining, she went out for a walk. Yağmura rağmen dışarıya yürüyüşe çıktı.
even though rağmen, karşın Even though she is good at music, she doesn't want to be a musician. Müzikte iyi olmasına rağmen, müzisyen olmak istemiyor.
though rağmen, karşın Though she was inexperienced, they preferred her. Tecrübesiz olmasına rağmen onu tercih ettiler.
and ve, ile Cats and dogs don't get along well. Kediler ve köpekler iyi geçinemezler.
as çünkü, -iken, gibi As it was very cold, we decided to eat inside the restaurant. Çok soğuk olduğu için restoranın içinde yemeğe karar verdik.
assuming that farzedelim ki, varsayarak She hopes to go on a long vacation, assuming she passes all her exams. Bütün sınavlarını verdiğini varsayarak uzun bir tatile gitmeyi umuyor.
because çünkü, nedeniyle, -dığı için She went to bed early because she was tired. Yorgun olduğu için erkenden yattı.
before önce Before she left home, she had made a phone call. Evden çıkmadan önce bir telefon görüşmesi yaptı.
but ama, fakat, ne var ki He was driving the car fast but carefully. Arabayı hızlı fakat dikkatli sürüyordu.
either... or ya ... ya da ... Either you leave or I'll call the police. Ya gidersin ya da polisi arayacağım.
for için, nedeniyle, amacıyla Whales face danger of extinction for man hunts them in large numbers. İnsanlar büyük miktarlarda avlandıkları için balinalar soylarının tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorlar.
if eğer, -se, -sa If you were a bit more responsible, you wouldn't be in this mess. Eğer birazcık daha sorumlu olabilseydin, bu karmaşanın içinde olmayacaktın.
if -ıp -ıpmadığını I don't care if he likes it or not - I'm coming! İsteyip istemediği umrumda değil, geliyorum.
inasmuch as çünkü, -diğine göre Art is a reality, not a definition; inasmuch as it approaches a reality, it approaches perfection. Sanat, gerçeğin kendisidir, tanımı değil; çünkü gerçeğe yaklaştıkça mükemmelliğe yaklaşır.
lest -ecek diye, -masın diye They didn't turn the volume up lest they may disturb the neighbours. Komşuları rahatsız etmesinler diye sesi çok açmadılar.
neither... nor ne... ne de I neither know nor care where he is. Onun nerede olduğunu ne biliyorum ne de önemsiyorum.
nor ne, ne de He doesn't like meat, nor does he like fish. Ne eti ne de balığı sever.
once bir kez, -ir -mez Once you make a mistake, you should correct it immediately. Bir kere hata yaptığında, onu hemen düzeltmen gerekir.
or veya, ya da I will stay in a dormitory or rent a house. Yurtta kalacağım ya da ev kiralayacağım.
otherwise aksi takdirde I'd better write it down, otherwise I'll forget it. Yazsam iyi olur, aksi taktirde unutacağım.
provided (that) koşuluyla, ... olmak kaydıyla He may come along, provided that he doesn't make noise. Ses çıkarmamak koşuluyla, gelebilir.
providing eğer, şayet, şartıyla You friends can also come to the party providing they bring their own drinks. Kendi içeceklerini getirmeleri koşuluyla partiye arkadaşların da gelebilir.
since -den beri We haven't seen each other since we left school. Okuldan ayrıldığımızdan beri birbirimizi görmedik.
since için Since they didn't wait for me, I had to go alone. Beni beklemedikleri için yalnız gitmek zorunda kaldım.
so bundan dolayı, bu yüzden My knee started hurting so I stopped running. Dizim ağrımaya başladı bu yüzden koşmayı bıraktım.
so that için, böylece I wrote down a to-do list so that I could remember everything. Yapılacaklar listesi yazdım, böylece her şeyi hatırlayabildim.
supposing varsayalım ki, eğer We'd love to see you on Saturday, supposing I don't have to work that day. Eğer o gün işim olmazsa seni Cumartesi görmekten mutluluk duyarız.
than -dan, -den It cost less than I expected. Beklediğimden az tuttu.
that -dığı I am not sure that he will come. Geleceğinden emin değilim.
unless -mazsa, -madıkça Unless this case explained properly, it will continue to confuse people. Bu olay doğru dürüst açıklanmadıkça, insanların kafasını karıştırmaya devam edecek.
until -değin, -e kadar I had never heard of that author until you told me about her. Sen bahsedene dek o yazarı hiç duymamıştım.
till -değin, -e kadar She will wait for me till I finish my work. İşimi bitirene kadar beni bekleyecek.
whenever her ne zaman olursa, her ... -diğinde I feel very happy whenever I see him. Onu her gördüğümde mutlu oluyorum.
where nereye, -dığı yerde Could you tell me where the hospital is please? Lütfen hastanenin nerede olduğunu söyler misiniz?
whereas -iken,-diği için, ise He must be about fifty, whereas his wife looks about thirty. O elli yaşında olmalı, eşi ise otuzunda görünüyor.
wherever her nerede, neresi Wherever you live, there will always be disadvantages. Her nerede yaşarsan yaşa, hep bir dezavantaj olacaktır.
whether ... (or not) olup olmayacağını, -ip -meyeceğini I doubt whether it'll work. İşe yarayıp yaramayacağından şüpheliyim.
while sırasında, -iken While I was walking up the street, I ran into an old friend of mine. Sokakta yürürken eski bir arkadaşıma rastladım.
yet fakat, ancak She didn't feel well, yet she still went to work. Kendini iyi hissetmiyordu, fakat işe gitti.
just as -ken Just as I was leaving home, the postman arrived. Tam evden çıkarken postacı geldi.

6 kişi tarafından oylandı. Ortalama: 5,00

Oyla!

0 Yorum
Yorum Yaz Soru Sor

Konu hakkındaki yorumunuz